14 Ekim 2011 Cuma

BELÇİKA BİRA CUMHURİYETİ

 Bir ülkede 1650 çeşit bira varsa bu başlığı hakediyor demektir.Belçika bira konusunda kendini aşmış bir ülke.Sabah 06:30 civarı bira içenleri gördükten sonra eskilerden beri hep duyduğum
'su yerine bira içerler' sözünü onayladım.Allah daha çok içertsin ne diyelim...


Belçika'da ilk durak kuzeyin venedik'i diye anılan masalsı şehir Brugge..

Brugge belçikanın kuzeyinde bir ortaçağ şehri.İçinde yeldeğirmenleri,şatoları, katedralleri ve  ufak meydanlarıyla harika bir şehir.Brugge da kaldığım ünlü hosteller zinciri  St.Christopher's İnn gayet güzeldi.İlk gün hostelin düzenlediği  bedava şehir turuna katılarak altını üstüne getirdik şehrin.Şimdi çok aptalca gelsede o an için gayet zevkli olan, kanalda tekne gezintisi yapan turistleri korkutma oyunu oynadık.Uzaktan gelen tekneyi gözümüze kestirip köprü üstünde pusuya yatıyosunuz ve tekne tam altınızdan geçeceği zaman BÖÖÖÖ! aptalca gelse de o anda onları korkutmak zevkli.


Aynı hostelde kaldığım ve turda da beraber takıldığım Rus arkadaşla iyi anlaşmıştık.O gece Brugge meydanında  bizim Fedon gibi bir amcanın konseri vardı.Konser sponsoru bir bira firması olunca daha da güzel oluyor konseri dinlemek.Çoğunluk yaşlı olsa da müzik ve ritimler harikaydı.Ortaçağ mimarisi bir yerde ılık bir temmuz gecesi...


Ertesi gün şehrin içinde gezmekten sıkılırsanız bisikletle kuzey sahiline gidebilirsiniz ancak plajı için çok iyi şeyler duymadım ve tercihimi yeldeğirmenleri ile şatoları gezme yönünde kullandım.
Şehir merkezinde güzel cafeler ve barlar mevcut fiyatları ise normal.Tekne turu yapmak backpackerlar için bence lükse kaçar..















       
                                                       BRÜKSEL

Avrupa birliğinin başkenti..


Aslında ben böyle çok diplomatik bir şehir bekliyordum karşımda ama öyle olmadı.Rastgele tanıştığım Osman ve Mehmet  ile gezdim Brükseli.Lunaparka gidip değişik bi alete bindik. Dönmedolabımsı gibi bişeydi eğlenceliydi ama.Sonra Fas mahallesinde haşlanmış sümüklüböcek yiyenleri gördük.(öğğğğ) Eğer 1 kilo isterseniz kabuklarıyla tartılan salyangozu sonra kabuklarından ayırıyordu ablamız.(pazarlarda pırasa alırsın sapıyla tartar sonra sapını atar ya, aklım ermezdi o işe demekki heryerde öyleymiş) O gün sanırım polisler günümüydü neydi birçok AB ülkesinin polis arabaları konvoy eşliğinde kenti geziyolardı.İtalyanın ferrari polis arabası gerçekten iyiydi.Akşama doğru çilekli biramızı içip şehrin kalbinin attığı grand palace meydanında bulduk kendimizi.Saat başı yanıp sönen ışıklarıyla  görkemli binayı seyrettik onlarca kişiyle..
# Belçikanın simgesi işeyen bebek #


O gece yatmak için trenle en kuzeye ingiliz kanalının ordaki Ostende şehrine gidip orda ki tren istasyonunda uyudum. Gece sokakta kalmaya tam alışamadığım için biraz endişeliydim.Aynı treni beklediğimiz faslı bi çocuk benle muhabbet etmeye başaladı tabi arapça :) Nerde kalacağımı falan soruyordu bende çömezlikten olcak daha kaşarlanmamışım tabi çadır falan işaretleri yaptım.Evine falan davet etti kabul etmedim.Haliyle soyulmaktan korkuyodum.Waffle-ı fazla kaçırmışım heralde bişi hararet yaptı, felaket derecede susamıştım. Çocuğa su nerden bulabilirim tarzı bişi sordum (bu konuşmanın tamamı beden diliyle gerçekleşiyor) otomatı gösterdi.Bizde biliyoz orda su olduğunu 0,5 lt suya 2€ verilirmi gibisinden tepki verdim! hatta boş ceplerimi gösterim parasız olduğumu kanıtlamaya falan çalıştım :) Aradan 15 dakika geçti baktı çocuk ben su almıcam  gitti su alıp bana  verdi....İşte o andan sonra insanlara bazen güvenmek gerektiğini anladım....






Sabah tekrar Brüksele geri geldim ve haberlerde gördüğümüz AB üyesi ülkelerin bayraklarının sıralandığı meşhur binaya gittim,doyasıya waffle yedim,atominyumu gezdim( demir atomunun 165  milyon kez büyülülmüş hali) ve son olarak bira müzesini gezip bu şirin başkentten ayrıldım.Unutmadan, Belçika'da interrail bileti olanlar herhangi bir suplement ödemiyor, isterseniz günde 100 kere trene binebilirsiniz..